Kürt illerindeki çocuk ölümleri BM gündemine taşınacak

Posted by

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin yanı sıra Çocuk Hakları ve Hafızası Komisyonu üyesi olan Avukat Yasemin Soydan, 2021 yılında iki arkadaşıyla birlikte ‘Öldürülmeselerdi Arkadaşlarımız Olacaklardı’ başlıklı rapor hazırladı. Bu çalışmada, 2000-2020 yılları arasında Kürt illerinde öldürülen ve yaralanan çocukların isimlerini ve hikâyelerini kaleme aldılar. Çocuklar için çalışma yürüten Avukat Yasemin Soydan, yeni çocuk ölümlerinin önüne geçmek için zırhlı araçların ve ağır silahların bir an önce Kürt illerinden kaldırılması gerektiğini anlattı.

‘ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLARIN YAŞAMLARINI HAFIZALAŞTIRMAK İSTEDİK’

Artı Gerçek’ten Esra Çiftçi’nin haberine göre, Xemgin Yusuf Görücü ve Medzan Nakçi ile birlikte hazırladıkları rapor hakkında bilgi veren Avukat Yasemin Soydan, 2000-2020 yılları arasında Kürt illerinde yaklaşık 385 çocuğun öldürüldüğüne dikkat çekti.

Kürt illerindeki çocuk ölümleri ve yaralanmalarına ilişkin çok büyük bir sayıyla karşılaştıklarını belirten Soydan, şunları anlattı:

“Bu yıllar arasında 385’e yakın çocuk öldürülmüş, 850’ye yakın çocuk yaralanmış. Bu ölümlerin ise süreçle birlikte şekillendiğini, yani politikanın değişmesiyle ölüm nedenlerinin de değiştiğini gözlemlemiştik.

Kısaca aktarırsam: 2000-2005 yılları arasında çatışma sürecinin kırsal alanda yoğun olması nedeniyle mayın ve bomba gibi savaş artıkları sonucu 80’e yakın çocuk öldürülmüş. Çocukların çatışma alanında ölmesinin nedeni; kendi doğal yaşam alanlarında koyun otlatmaları, köyde bulunan evlerine belki 100 metre mesafede oyun oynamaları, köylerine ait mera alanlarında dolaşmaları gibi benzer nedenler olmuş. 2006-2009 yıllarında ise güvenlik politikaları şehirlere ve toplumsal gösterilere yansımış. Çocukların zırhlı araçlarla öldürülmeleri ilk kez bu dönemlerde yaşanmaya başladı. Yani zırhlı araçların ve ağır silahların şehir içlerine girdiği sürecin etkisiyle çocuk ölümleri de bu hızla artmıştır.”

‘ZIRHLI ARAÇLAR ÇOCUKLARIN HAYATLARINA DAHİL OLDU’

Avukat Yasemin Soydan, 2010-2014 yıllarında ise çözüm süreciyle çocuk ölümlerinin azalması beklenirken 74 çocuğun ateşli silahla ve doğrudan hedef alınarak öldürüldüğüne dikkat çekiyor. Roboski Katliamı’nın da bu dönemde başladığını hatırlatan Soydan, şöyle devam ediyor:

“2015-2016 yılları arasında 8 çocuk Cizre bodrumlarında yakılarak öldürülmüştür. Sadece 2015-2016 yıllarında 136 çocuk öldürülmüş ve 199 çocuk yaralanmıştır. 2017 ve sonrasında ise zırhlı araçlar artık çocukların yaşamlarına dahil olmuştur. Ölümlerin büyük çoğunluğu zırhlı araç çarpması sonucu olmuştur. Dikkat edilirse ‘güvenlik politikaları’ adı altında müdahaleler gittikçe hem kırsal kesime hem de şehir merkezlerine yayılmış, çocukların özgür yaşam alanları gittikçe daraltılmıştır.

En son süreçte, çocukların kendi bahçelerinde, evlerinde dahi zırhlı araç nedeniyle ölümleri gerçekleşmiştir. Efe Tektekin, Yahya Menekşe, Felek Batur ve daha birçok kişi de kendi sokaklarında bulundukları için öldürülmüştür. Biz de Kürt illerinde öldürülen çocukların ölüm ve yaralanmalarının artık bir yerden sonra basında sadece bir haber olarak, bir sayı olarak geçmesinin önüne geçmek için öldürülen çocukların yaşamlarını hafızalaştırmak istedik. Yani sadece bir rakamdan ibaret şekilde hafızalara yerleşen her bir Kürt çocuğunun bir cümleye sığmayacak kadar derin hayatlarının olduğunu, her birinin önünde milyonlarca olasılık olduğunu ve bütün bunları yaşamayı kaybettiklerini göstermek için öldürülen bazı çocukların ailesiyle görüştük.”

‘KÜRT ÇOCUKLARI ÖZGÜRCE YAŞAYAMIYOR’

Avukat Soydan bu görüşmelerde, çatışmalı sürecin, zırhlı araçların ve ağır silahların ancak savaş sürecinde yaşanılacak şekilde çocukların psikolojinde yer ettiğine şahit olduklarına vurgu yapıyor:

“Öldürülen her bir çocuğun gerisinde kalan anılardan biri buydu. Mesela Nihat Kazanhan’ın ailesi bize, Nihat’ın defterine çizdiği zırhlı araç resmini, kendince 11 yaşında defterine yazdığı Kürtçe yazıları gösterdi. Rozerin Çukur’un ailesi Rozerin’in çatışma sürecinden etkilendiğini ve çatışmada öldürülen arkadaşı için günlerce ağladığını, rahat uyuyamadığını, artık okula gitmediğini anlattı. Yine haberlerden görüyoruz; 2010’da akrep tipi zırhlı araç ile ezilerek öldürülen Diren Basan’ın ölümüne şahit olan kardeşi Fırat Basan’ın artık Şırnak’ta yaşayamadığını, okulu bıraktığını ve sonra bir gün kendini kardeşinin ranzasına asarak intihar ettiğini öğreniyoruz. Bütün bunlar şunu gösteriyor: Kürt çocukları özgürce yaşayamıyor! Kürt çocukları travmalarla büyüyor! Kürt çocuklarının bu travmalarla büyümesine kimse ciddi yaklaşmıyor.”

‘BM GÜNDEMİNDE KÜRT ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR NEREDEYSE HİÇ YOK’

İnsan hakları savunucularına, sivil toplum kuruluşlarına düşen sorumlulukların olduğunu söyleyen Soydan, Birleşmiş Milletlerin Kürt çocuklarının yaşadıkları sorunları görmezden geldiği eleştirisinde de bulundu:

“Şundan bahsedeyim biraz, gerçekten açıp baktığımızda Kürt çocuklarının öldürülmeleri Birleşmiş Milletlerin gündemine taşınıyor mu? Komitenin şu ana kadar 2006 itibariyle 31 tane genel yorumu bulunmaktadır ve her bir yorum da 80’e yakın sayfadır. Yine Birleşmiş Milletlerin Çocuk Komitesi var ve bu yorumların ne kapsamda yapılacağı, neyden bahsedileceğini uzun süre tartışıyorlar. Bu genel yorumları, taraf devletlere sözleşmeye uymaları çağrısıyla sunuyorlar. Bu yorumların içerisinde Kürt çocuklarının yaşadığı sorun neredeyse hiç yok biliyor musunuz? Biz Hak Savunucuları için bu çok yazık gerçekten. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin önemini bilmiyoruz.”

‘KÜRT ÇOCUKLARI İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPILMADI’

Soydan, “Bizim çocukların haklarını sağlamak için ne yapmamız gerektiğini oturup uzun uzun konuşmamız lazım” diyor. Bu meselenin ciddiyetini gerçekten fark etmek gerektiğinin altını çizen Soydan, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin imzalandığı süreçten bu yana Kürt illerindeki çocuklar için hiçbir iyileştirme yapılmadığını vurgulayarak, ekledi:

“Aksine 1990’lardan beridir çocuklar için yaşanılmayacak bir ortam yaratılmış. Peki kaçımız bu konuyu ciddiye alıyoruz. İşte Hak savunucularına düşen rol bu konuyu her yere taşımaktır, bu konuyu Birleşmiş Milletlerin gündemine taşımaktır, bu konuyu dünya gündemine taşımaktır, Kürt çocuklarının ölümlerinin normalleştirilmesine engel olmaktır. Farkındalık yaratmaktır.”

‘ZIRHLI ARAÇLARIN KÜRT İLLERİNDE ŞEHİR MERZEZİNDE BULUNMASI NORMALMİŞ GİBİ ALGILANIYOR’

Zırhlı araçların ve ağır silahların Kürt illerinde bulunmasının adeta normalmiş gibi algılandığını, hatta sayılarının daha da artırıldığını ifade eden Soydan, şu değerlendirmede bulundu:

“Çatışma sürecinden sonra güvenlik politikalarının hafifletilmesi gerekirken gittikçe ağırlaştı. Çatışma süreciyle birlikte Kürt illerine sayısız zırhlı araç sevkiyatı yapıldı, karakollar ve özel harekât şube müdürlükleri kuruldu. Ancak bütün bunlar çatışma süreci özelinde güvenlik politikaları ise, oradaki sivillerin güvenliği için getirilmişse neden kaldırılmıyor? Şu anda şehir içlerinde öldürülenlerin hiçbiri sivil halkın dışında kişiler değil. Dolayısıyla güvenlik politikalarının hiçbir güvenlik sağlamadığı, aksine halkın ölümüne neden olduğu bir durumda hem halkın yararı hem çocuğun üstün yararı gereği acilen kaldırılması gerekmektedir. İşte biz hak savunucularının bu durumda harekete geçmesi gerekiyor.”

‘BM’YE BAŞVURU YAPACAĞIZ’

Çocuk ölüm ve yaralanmalarının cezai sürecinin yürütülmesinin yanında bu ölüm ve yaralanmaların kaynağına, biricik nedenine eğilmek gerektiğini vurgulayan Soydan, çocuk haklarının bu kadar ihlal edildiği bir ortam içerisinde sadece izlemenin durumu normalleştirmeye ve unutmaya zemin hazırlayacağı uyarısında bulunuyor.

Konuyu BM gündemine taşıyacaklarını anlatan Soydan, “Zırhlı araçların ve ağır silahların derhal kaldırılması ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin uygulanması için bütün hak savunucularının harekete geçmesi gerekir. Biz bu konuyu BM gündemine taşımak, zırhlı araçların ve ağır silahların Kürt şehirlerinden kaldırılması için bir BM başvurusu yapmayı düşünüyoruz ve bu meseleyi gündemleştirmek için elimizden geleni yapmayı düşünüyoruz. Bu çabalarımızın etkili bir sonuç vermesi için bu alanda çalışan kurum ve aktivistlerin de bize destek olmasını, bu süreçleri beraber yürütmemiz gerektiğini duyurmak istiyoruz” çağrısında bulundu.

‘TÜRKİYE’NİN ALMASI GEREKEN ACİL ÖNLEMLER’

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf olan Türkiye’nin alması gereken acil önlemleri hatırlatan Soydan, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Birincisi; Türkiye’nin BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye koyduğu anadil ve kültür hakkına dair çekinceleri derhal kaldırması ve Sözleşme’ye gerçekten samimi yaklaşarak çocuklara karşı bu yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekiyor. İkincisi; Kürt illerinde çocuklara bir savaş psikolojisi yaratan ağır silahların ve zırhlı araçların derhal kaldırılması ve çocuklar için sağlıklı bir barış ortamının sağlanması şart. Kürt illerinde yerel yönetimlerin ve belediyelerin çocuklar için yapacağı çalışmalara imkân tanıması, yapılacak çalışmaları engellememesi gereklidir.”

(HABER MERKEZİ)

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir